28 Aralık 2009 Pazartesi

pi sayısına özlem



Sen olsan ağlardın şu halime...
Çok özledim seni! “Çok” da ne? Deli gibi özledim ama duymazdan geliyorum; yaşayabilmek için... Seninle o kadar çok benziyoruz ki, şükür... Dişlerim sen, gülüşüm sen, inatçılığım sen, burnumun dikine gidişim, seçici geçirgen saflığım, ayrıntılara tahammülsüzlüğüm, kalbim...



Ben mezun oluyorum biliyor musun? Ama umrumda değil, bunu biliyor
musun? İlk karnemi alıp sana gösterdiğimde bakıp, “hoca sana kıyak geçmiş, hepsi aynı bu notların” demiştin, ben uyuz olmuştum.

Ben küçüktüm, sen yağmurlu birgünde Ankara’ya gitmiştin; annemle ağlamıştınız sen gitmeden. Ben sonra öğrendim Uğur Mumcu’yaymış bu hüzün; hep evin bir yerinde asılı kaldı resmi.
Şimdi de senin resmin asılı her yerde; gitmek istemiyorum bu yüzden hala sana ağlayanların olduğu yere, Ankara ilk defa şefkatli bana, acıdığı için...












Bir görsen halimi, sen de ağlardın...
Bana son kez el sallarken, beni son kez okula uğurlarken ağlamıştın, ben de... Ama ben gülmeye vermiştim saklamıştım, sen saklamayı bırakmıştın nicedir gözyaşlarını. Neden? Hiç sormadım.



Birlikte pi sayısını bulmuştuk ya hani, ne güzeldi...

-Hatun mezurayı getir, kızım sen de bardak getir...
Sonra bardağın ağzının çevresini ölçtürdün bana, bi de yarı çapını; böldük çarptık... Pi!
Üniversitede de manyetik alan bulmanın püf noktalarını anlatmıştın, arabada gelirken...
“Matematik Dünyası”nı, Ali Nesin’le uzun mailleşmelerden sonra eve getirip bana verdiğinde ne güzeldi herşey...
Her neyse, çok kırgınım sana komşu...
Deli gibi özledim...